Thursday, January 28, 2010

düş.

Varolmayanın ötesinde var ettigin*

Friday, January 15, 2010

çok gece.

birşeyler yazma ihtiyacını mı gideriyor bu donuk sayfalar, iletişimsizliğimi örtüyor ince ince. çok sıkılıyor içim ne iki sınav dert aslında sözde bilgimi sınayan nede tarihler, karalanmış takvimde. anlatmaya değmeyeceğini, anlatsamda çözülemeyeciğini yada nasıl anlatılacağını bile bilmediğim iki üç kopuk, biçimsiz, betimsiz hisle, oturmuş kirli bardakları, tellerinden çıkmış kaçmak istercesine kendini ordan oraya atmış defter yapraklarını, uçları bozuk basmalı kalemleri, ne için orda durdugunu dahi bilmediğim bir dolu küçük not kağıdını, tablodaki gustav resmine sıkıstırdığım annemin fotoğrafını ve aynadan yansıyan ifadesiz suratımı izliyorum. "melankoli istiyor senin canın" denedebilir bu betimini bile beceremediğim duruma. "nerden biliyorsun ne istediğimi, ben bile bilmezken". diye lafı yapıştırabilirm gerçi hiç çekinmeden. okuduğum romanlardaki, herseyden kendine bir ders çıkaran, düzenli yaşayan sıkıcı insanlardan olmadım belki hiç ama, kendini sıkan ve bunu nedensiz yapan, bi havalarda uçan bi yere çakılan sitcom karakterlerinden de farksız yaşamıyorum sanki. bu bi nevi "iç dökme köşemize hoş geldiniz. kendinize biraz bok atıp, biraz yalnızlığınızdan falan bahsedip sonra yaptığınız saçmalıkları anlatıp, rahatlayıp defolup gidebilirsiniz" havasında bir yazı oluyor bu konudan girersem. pek tabi "ben"li cümleleri seven insanoğlunun soyundan geliyorum ve "cil" ekini yanıma yakıştırmam da hiç olası değil.

............

saat 12.30ken 3.50 oluveriyor ben hala aynı ekrana aynı mavi şeritlere bakıyorum. sessizliği yokluyorum bir yandan, bir yandan düşen ağaçları izliyorum öbek öbek yaprak bırakan ardında, toprağa bakmayan ağlarken. pişirmeyi bilmediğin köpüksüz, şekersiz , acı acı kokan kahvelerden farksız gelmiyor gecenin şu saati, ve uyku selam bile vermiyor yanımdan geçerken, kaldıramazken yükünü perdelerim sabahın.

Tuesday, January 12, 2010

L.

yine yaptın yapıcağını.
ah.