Friday, August 28, 2009

biride benim üsütme ateş ederek yürüsün ama ölmiyim düşmiyim bende ateş ediyim bende yürüyüm. peki.

Thursday, August 27, 2009

3 harfliler bizede geldiler.

çok fazla biriktirmiyceksin bünyende
açık vermiceksin
çok fazla beklemiyceksin çok veremezken
ben denedim olmuyor.

Tuesday, August 18, 2009

düşene birde ben vurayım.

yeniden uyku gelsin diye içilen sütler
evde işe yarar diye saklanan kavonozlar kadar anlamsız
iyilik yapıp teşekkür beklemek gibi
boş gözlerle boş bir nesneye bakarken bulurken kendini
gözlerin kamaşır üçe bölersin kalbini
yinede
sana hiç bi öğüdüm yok bu gece
istediğin kadar süt iç
nede olsa tanıyorm artık seni
ne bu geceyi yarına, ne hatanı yarana, ne de çıkmazını 'ona' baglayabilirsin
için bi hoş, saçın başın dagınık, karanlık gözlerle
oturur düşünür
içer, içer, içersin.
ama dikkat et yavaş iç
sütünü dökmeyesin.

passion will kill you,my friend.

but there's only one thing on my mind
searching boxes underneath the counter
on a chance that on a tape I'd find

a song for
someone who needs somewhere
to long for

homesick
cause I no longer know
what home is

Thursday, August 13, 2009

.

It is summer, and we are sitting in a house
that is not ours, sitting at a table
enjoying minutes of rented silence,
the upstairs people gone.The pigeons lull
to sleep the under-tens and invalids,
the three shakes out its shadows to the grass,
the roses rove through the wilds of my neglect.
our lives flap, and we have no hope of better
happiness than this,not much to show for love
but how we are, or how this evening is,
unpeopled,silent and where we are alive
ın a domestic love,seemingly alone,
all other lives worn down to trees and sunlight,
looking forward to a visit from the cat.

Monday, August 10, 2009

"qu'est-ce que ce....?"

Dear God

If you allow me to born to this bloody earth again , please let me be the second Jean Seberg.

Yours

eda
----------
Jean'cim senden aldığım gazla bu haftayı nouvelle vague gunu ilan edip butun Godard, Truffaut ve hatta haz etmediğim butun yeni dalga fransız yönetmenlerin filmlerini izleyerek geçiricem. (breathless'ı izlerken seni anıcam, iç çekicem) zor olucak ama yapıcam
. ki zaten bu sıcakta denize girmekten baska yapılabilecek diger değerli aktiviteler bunu gerçeklestirmeme engel niteliği taşımıyor. peh

Sunday, August 9, 2009

desem mi.

sana çok şey borçluyum
sıcak soguk içtiğimiz tüm saraplar için
çıkmazı olmayan boş beyaz bir odada
keşke daha çok sevişseydik dememek için
yarını bekliyorum.








http://www.jodyrogac.com/

its "kinda"summer right?


geçenlerde halamın kuzenlerimi saç kurutma makinesi veya elektikli süpürge sesiyle uyuttuğunu öğrendim. mal mal suratına bakarken bu seslerin anne karnında duydukları seslere en yakın sesler olduğundan ve bu yuzden onları sakinleştirip uymalarında etkileri olduğundan bahsedip surat ifademi değiştirmeyi başardı. kendisi doktor olmasa büyük ihtimalle saçmalamasının nedenini kadın programlarına bağlardım.
bu pratik bilgiyi verdikten sonra kendimden bahsedebilirm.
hayatımda hiç bu kadar sıcak bi yaz yaşadığımı sanmıyorum. geçirdiğim basit bi ameyat sonrası dinlenme işini çevremdekiler fazla ciddiye aldığından beri tatil biraz can sıkıcı olmaya başladı. bişeylerle ciddi anlamda uğraşmayı özleyip kendini öylece yayılmış müzik dinlerken bulunca bi an bulunduğu durumumdan haz etmiyip umutsuzluğa kapılabiliyormuş insan. annenizin gazına gelip yaptığınız kek çocukken biriktirdiğiniz kokulu kağıt koleksiyonu gibi kokuyorsa başarısızlık hisside bonusu oluyor günün.

bir noktadan sonra artık geriye dönüş yoktur işte gelinmesi gereken yer o noktadır demiş kafka amca.
benim hayatımın noktaları hep birbirinin üstünde. bu hiç adil değil.

Thursday, August 6, 2009

spin the black circle.

(patric shaw)


Nostalgia - it's delicate, but potent. Teddy told me that in Greek, 'nostalgia' literally means 'the pain from an old wound.' It's a twinge in your heart far more powerful than memory alone. This device isn't a spaceship, it's a time machine. It goes backwards, and forwards... it takes us to a place where we ache to go again. It's not called the wheel, it's called the carousel. It let's us travel the way a child travels - around and around, and back home again, to a place where we know we are loved."

-Mad Men episode 113,The Wheel